Mai
Anıl Karaoğlu
[PDF]
Kuhn, Popper ve "Sosyal" Bilimler
Z. Aslan
[PDF]
ILS Cihazı Olsaydı Uçak Düşmezdi
A. Yaman
[PDF]
Yeniden Pi
L. Özbek
[PDF]
Sanatsal Matematik: Bir Biyografi
H. K. İlter
[PDF]
Yıl: 2, Sayı: 5, Mart 2003
Editörden... |
Bahar Muratoğlu
Çocukken
her şeyin farkındayızdır. Çevre; bizim için ilgi çekici ve
keşfedilmesi gereken nesneler, olaylar ve olgularla doludur. İlk
defa güneşin doğuşunu seyreden biri, mucizeye tanıklık ettiğine
inanabilir. İlk defa deniz gören bir çocuk, sonsuz bir
hayranlıkla bakabilir ona; çünkü çocukların merakı sınırsız
gibidir ve onlar, yetişkinlere oranla oldukça baskın bir
uyanıklık hali içindedirler.
Büyüdükçe bu duygular
yitirilmeye başlanır. Merak ve uyanıklık, yavaş yavaş yerini
alışkanlığa bırakır. Farkındalık durumu ortadan kaybolur.
Ağaçlara artık pek de dikkatli bakmayız örneğin; çünkü onlar
bildiğimiz ağaçlardır ve bir çekirdekten nasıl olup da
koskocaman ve mükemmel bir elma ağacının ortaya çıktığını çok da
merak etmeyiz. Bu duruma alışkınızdır. Ancak gerçekte, yarı
uykuda olduğumuz söylenebilir.
Bazılarımız gözlerini hiç
kapatmayabilir; bazılarımız ise, herhangi bir anda ufak bir
ateşlemeyle hayata yeniden uyanıp farkındalık haline geçebilir.
Bu geçiş kendimizi; renklerin daha canlı, çevrenin yeniden
oldukça ilgi çekici ve merak uyandırıcı olduğu, parlak bir
sabaha uyanmış gibi hissetmemizi sağlayabilir. Uykumuzu almış
bir şekilde, pencereden dışarı bakarız ve işte evren orada bütün
gizemi ve güzelliğiyle durmaktadır. Farkındalık; hayranlığı,
hemen ardından da merakı getirir ve uyanık insan, pencereden
bakmakla yetinmeyerek bahçeye çıkıp dolaşmaya, her şeye daha
yakından bakmaya karar verir.
Farkındalık halinde,
algılar sonuna kadar açıktır ve duyularımıza ulaşan her şey,
aynı çocuklarda olduğu gibi kaydedilir. Çevreyi daha dikkatli
izlemeye ve dinlemeye başlarız. Detaylara daha çok eğiliriz ve
keşfedilecek şeylerin sonsuzluğu karşısında dehşete düşebiliriz.
Bütün bunlar bizi düşünmeye ve belki de aramaya iter.
Farkında olan insan ayrıca; doğadaki, evrendeki, çevredeki
güzellikleri de gerçekten görebilir ve bu, ona sonsuz bir çoşku,
mutluluk ve huzur kaynağı sağlayabilir. İşte bütün bunlardan
dolayı, farkında olma halinin, yaşamdaki en önemli olgulardan
biri olduğuna inanıyorum. Araştırmacı, gözlemci ve yaratıcı
insan da, muhakkak ki bu olguya sahip olmalıdır. Felsefede,
bilimde ve sanatta ortaya eserler koyanlar - özellikle isimleri
ve eserleri belleklerimizde yer edenler-, şüphesiz bu olguyu bir
yerinden ve bir şekilde yakalamışlardır. Onların ortaya
koydukları; öğrendiğini, anladığını, hissettiğini, ya da fark
ettiğini paylaşma ihtiyacından çıkar. Bu, o kadar güçlü bir
duygudur ve yakaladığınız şey sizin için o kadar büyüktür ki;
içinizde tutamazsınız.
Her eser, yaratıcısının
keşiflerinin çocuğudur ve onun uyanıklığından izler taşır. Kimi
eserler; detaylarına inildikçe, derinlemesine incelendikçe
büyür, çoğalır ve belki de evrenin sonsuzluğunun yansıması olur.
H. Kemal İlter’in “Sanatsal Matematik: Bir Biyografi” adlı
yazısında anlattığı bir bilim ve sanat insanı olan Escher de,
işte böyle eserlerinde, kendi farkındalığını bize çok başka
perspektiflerle anlatır ve baktıkça zenginleşen resimleriyle
bizi de kendi farkındalığına doğru çeker.
Dünya; hem
bütün olarak hepimiz, hem de ayrı ayrı her birimiz için var ve
hem bütün olarak hepimizin, hem de ayrı ayrı her birimizin
etrafında dönüyor...